Bir Yaz Günü, Hep Akşamüstü

Bu sene öyle ağır bir kış oldu ki, kar yağmaktan bıkmadı, biz oynamaktan bıktık. Resmen yağmadığı yılların acısını çıkarttı. Bir gün uyandık ” Aaa… Her yer bembeyaz ” diye tweet attık, Facebook’ta durum güncelledik. Ve yine bir gün uyandık ‘‘ İmdat yine mi kar? ’’ dedik. Haftalarca yağdı…
Bende bir gün uyanıp ‘’ Off bu ne sıcak?  ’’ diyip, kafamda yumurta kırma girişimlerinde bulunmak istiyorum bu aralar. Eminim, bunu benim gibi soğuktan nefret eden, yaz günü bile çorap giyen herkes diliyordur.
Ben soğuk havayı hiç sevmem. Soğuk insanları da öyle… Sıcaktan erisem sesimi çıkartmam ama.
Geçtiğimiz Eylül ayında  gözlerimi Dünya’ya bir kez daha açtım. Yeni taşındığımız ev yazlık bir bölgede. Denizin hemen yanı başında. Sıcağı sevdiğim gibi suyu da severim. Ee burcum Balık :)
Beni ben yapan her şey hayatımın bir parçası oldu artık. Bugün okuduğum kitapta geçen bir alıntı beynime öyle bir yer etti ki, bunları yazmama sebep oldu. Şöyle ki; Yahya Kemal bir şiirinde  ”İstanbul’u sevmezse gönül, aşkı ne anlar? ”diye soruyordu.
Seviyorum İstanbul’u. Özellikle İstanbul’da yazları… Yapıcak hiçbir şeyim olmasa da sıcak ve turuncu bir akşamüstü yeter bana. Kulağımda kulaklığım, belki içindeki ‘Yaşar’ , rahat ince elbisem, saçlarım toplu, elimde o en sevdiğim kitap… Ilık rüzgar bronz tenimi okşasın. Başka bir şey istemem şu hayatta!
Ha bu arada, Güneş’te çillerim çıkar yüzümde.  Bir tek onu istemezdim herhalde ama yıllardır bu böyle..  Alıştım ve sevmeye başladım onu da :)
Hayatım hep yaz olsun. Sadece bir yaz günü ve  hep akşamüstü…
Eğer bir şarkı yazsaydım konusu bu olurdu. Şarkı yazmadığımdan bende oturdum bunu yazdım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar